-
1 пересаживать
несов.; сов. - пересади́тьнас пересади́ли в друго́й ваго́н — bizi başka bir vagona geçirdiler
2) çıkarıp (başka bir yere) dikmek; aktarmak; şaşırtmak ( молодые деревья)о́сенью переса́дишь цветы́ в горшо́к — sonbaharda çiçeği saksıya aktaracaksın
3) nakil yapmakпересади́ть рогови́цу гла́за — saydam tabaka nakli yapmak
См. также в других словарях:
geçirmek — i 1) Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak 2) e Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek Kalanımızı peşine takarak Murat suyunun karşı kıyısına geçirdi. K. Bilbaşar 3) i, e Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek Odanın eşyasını öbür… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nakletmek — i, der, Ar. naḳl + T. etmek 1) Nakil işini yapmak, bir yerden başka bir yere geçirmek, iletmek İkisi de koluna girerek hastayı otomobile naklettiler. P. Safa 2) Anlatmak, aktarmak Olanı biteni, olduğu gibi bir bir nakledeyim de yüreğiniz rahat… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aktarmak — i, e 1) Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek 2) i Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek 3) den, e Bir dilden başka bir dile çevirmek, tercüme etmek 4) Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak 5) Toprağı altı üstüne… … Çağatay Osmanlı Sözlük
takmak — i, ar 1) Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek Gözlüğünü takıp masaya eğildi. R. H. Karay 2) e, nsz Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek Geline pırlanta yüzük takmışlar. 3) i, e Ad, lakap koymak Ona bu adı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iletmek — i 1) Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek Bunların tek kaygıları gördüklerini, duyduklarını okurlara iletmektir. S. Birsel 2) fiz. Elektrik akımı, ısı, gaz vb.ni bir yerden başka bir yere götürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
siftinmek — nsz, hlk. 1) Oyalanmak, vakit geçirmek Bunamış işte. Kadın gördü mü dayanamıyor, siftiniyor. Bir halt edeceğinden mi? M. Ş. Esendal 2) Bir yere sürtünerek kaşınmak Mahallede duvar kenarlarında siftinip pinekleyen uyuz, kör, topal köpeklerden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K … Çağatay Osmanlı Sözlük
göçermek — i, e 1) Bir kimseden diğer kimseye geçirmek, havale etmek, devretmek Arkadaşım işini bana göçerdi. 2) Bitkileri yerinden, çıkarıp başka yere dikmek, değiştirmek, göçürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük